Astroloji Tarihi



         Astroloji tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Bu gün bildiğimiz kadarıyla astroloji ilk olarak Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır. Mezopotamya’ lılar gezegenleri “tanrı” olarak görürlerdi. Babil, Mısır, Çin, Indus vadisi, Meksika ve Orta Amerika astrolojinin önem kazandığı diğer uygarlıklardandır.

         İnsanlık yerleşik hayata geçip, tarım toplulukları oluşturmaya başladıklarında, hava olayları, felaketler ve olası saldırılar hayati önem taşımaktaydı. Bu yüzden toplumun ileri gelenleri (büyücüler, kahinler..) olayları önceden tahmin etmek ve gelecekle ilgili kehanetlerde bulunmak amacıyla gökyüzünü incelemeye başlamışlardır. Babil ve Asur uygarlıklarında, gökyüzünü yorumlayan “Baru Rahipleri” toplumda kral kadar saygı gören kişilerdi. Bu rahipler, yaptıkları doğru matematik hesaplamaları sayesinde ilk astrologlar olarak görüldüğü gibi, günümüzün astronomi biliminin de öncüleri olmuşlardır. Bir takvim tasarlamış, güneşin, ay’ın ve gezegenlerin dönüşlerini hesaplamış ve ay hareketlerinden yola çıkarak yılı on ikiye bölmüşlerdir.

         Yıllar boyunca birçok kültür astrolojinin gelişmesine ve bu günkü halini almasına katkıda bulunmuştur.

         Mısır’lılar astrolojiye büyük önem vermişler, zamanlarının çok ötesinde hesaplamalar yapmışlardır. Mısır tarihinde çok önemli olan ve birçok gizemi barındıran piramitler Orion takım yıldızıyla doğru olarak hizalanmıştır. Hatta bazı kuramcılara göre, bu gelişmiş bilgilere ve hesaplama tekniklerine bazı dünya dışı varlıklar sayesinde ulaşmışlar ve bu “gök insanlarını” tanrılar olarak nitelendirmişlerdir.  (History Channel “Antik Uzaylılar” Belgeseli)
 

         Astrolojik bilgilerin ilk derlemelerinden biri M.Ö. ikinci binyılda Babil’de kil tabletler üzerine kazınmış olan “Enuma Anu Enlil” dir. Tabletler, Asur’lu Kral Ashurbanipal’in kütüphanesinde bulunmuş fakat tamamı kurtarılamamıştır. Bir diğer önemli koleksiyon, yine Babil’li Ammizaduga’nın, Venüs’ün hareketlerini, güneş ve ay’la ilişkisini inceleyen “Venüs Tabletleri” dir. Ayrıca Babil’liler 18 takım yıldızlı Zodyak’ı oluşturmuştur. (Daha sonra 12’ye indirilmiştir.)

         M.Ö. 700 civarında Mezopotamya’da Babil’in güneyine yerleşmiş olan Kildani’ler de çok iyi bir gökyüzü gözlemcisiydi ve Astroloji’ye çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Görünen beş gezegenin (Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn) hareketleri hakkında çok bilgi sahibiydiler. Gezegenlerin, gökyüzünde rastgele değil, ekliptik adı verilen dar bir kemer üzerinde hareket ettiklerini keşfettiler. Kildaniler aynı zamanda takımyıldızların, her iki saatte bir otuz derece ya da bir dairenin on ikide biri kadar hareket ettiğini tespit etmişlerdir. Modern zaman efemerisine temel oluşturan gezegensel hareketleri derlemişlerdir.

         Babil’lilerin Hindistan’a yayılmasıyla astroloji, Hindistanda da çok gelişme göstermiş batı astrolojisinin matemetikselliğine göre daha kehanete dayalı olan  Hint astrolojisi (Doğu Astrolojisi) günümüze kadar gelmiştir.

         Astrolojinin büyük bir coğrafyaya yayılması ve gelişmesi, önce İran’lıların Mısır’ı fethetmesi ve daha sonra (M.Ö. 356 – 323) Mısır, İran, Mezopotamya, Afganistan ve Hindistan’ın kuzey kıyılarının,  Büyük İskender tarafından fethedilmesi ile olmuştur. Bu sayede tüm bu kültürlerin keşifleri ve astrolojik çalışmaları bir araya gelerek gelişmesini sürdürmüştür.

M.Ö. 170’lerde Mısır’da, Yunan kökenli Cladius Ptolemy (Batlamyus) Astroloji bilgilerini “ Tetrabiblos” adlı kitabında, Astronomi bilgilerini ise “Almagest” adlı kitabında toplamıştır. Bu dönemde Astroloji halkın tüm kesimleri tarafından ilgi görmüş ve bir bilim olarak kabul edilmişti. .

         Batı Roma İmparatorluğunun çöküşüyle, astrolojiye ilgi azaldı, cahilleşen halk nedeniyle kütüphaneler yok olmaya başladı. Hristiyanlığın çok etkili ve baskıcı bir güç haline gelmesiyle Astroloji bilgisi Batı Avrupa’da yavaş yavaş yok olmaya başladı.  

Ortaçağ boyunca Hristiyanlık yeni fikirlere tamamen kapalıydı. Yeni bilgilerin, bilimlerin gelişmesine olanak verilmiyordu. Filozof ve sanatçılar en iyi ihtimalle aforoz ediliyor, dışlanıyordu. Birçoğu öldürülüyordu. Astroloji eğitimini sadece papazlar ve tıp eğitimi alan kişiler alabiliyordu.

Bu dönemde Astroloji Arap ve İslam dünyasında varlığını korumuştur. Ortaçağ karanlığının aksine İslam dünyası bilim, tıp, felsefe gibi olgulara ilgi duymuşlar ve geliştirmişlerdir. Kur’an’da yer alan gökyüzü ve gezegenlerle ilgili ayetler sayesinde gezegenlere ilgi duymuş ve gözlemlemişlerdir. Dorotheus’un “Pentateuch” adlı eserinden çok yararlanmışlardır. Hint astrologlardan alınan tablolar sayesinde Dünya Astrolojisiyle ilgili çalışmalar yapılmıştır. İslam dünyasının en önemli astroloğu İran’lı Ebu Ma’şar dır.

         Araplar Yunan astrolojisinden aldıkları noktalara (lot) çok daha fazlasını eklediler. Çeşitli haritalar geliştirdiler, Seçim Astrolojisini, Dünya Astrolojisini, Soru Astrolojisini geliştirdiler. 775 ve 925 yılları arası Arap Astrolojisinin altın çağı olmuştur. Avrupa’da 12. Yy’da Astroloji Araplar sayesinde tekrar canlanmaya başlamıştır. Arapça kaynaklar Latinceye çevrilmiştir. Guido Bonatti (Bonatus) Arap Astrologların eserlerini tekrar derlemiştir. Fakat Türk’lerin Avrupa’ya yayılmasıyla kültürlerinin kaybolacağı korkusuyla Arap’lardan gelen bilgiler terk etmişler ve Ptolemy ile Antik Yunan kaynaklarına dönmüşlerdir.

 
         Avrupa’da Rönesans’ın başlamasıyla birlikte Astroloji hızla popülerlik kazanmıştır. Üniversitelerde Astroloji kürsüleri kurulmuş, tıp fakültelerinde astroloji zorunlu bir ders olmuştur. (Günümüzde de kehanetleri ile ünlü olan Nostradamus (Michel de Nostredame ) da astroloji eğitimini tıp fakültesinde almış ve 40’lı yaşlardan sonra, aldığı astroloji eğitimine yönelmiştir)

         16. Yy sonlarına kadar yükselişini sürdüren Astroloji, Papa ile ilgili kehanetler yüzünden, engellenmeye başladı. Üniversitelerden birer birer kürsüler kaldırılmaya başlandı. Giderek maddeci anlayışın hakim olmaya başlaması, bilimsel gelişmelerin daha popüler olması astrolojiye olan ilgiyi önemli ölçüde azalttı.

         Astroloji’de 19 yy. diriliş, 20.yy. canlanma dönemi olarak kabul edilir. ABD‘ de Dane Rudhyar ve Marc Edmund bu günkü modern astrolojinin temellerini oluşturmuşlardır.

         Değişen dünyanın artık tamamen tüketime dayalı olması, maddeci ve şekilci yaşam tarzının ve tek tip insan modelinin kabul görüp yaygınlaşması, gelişen teknolojinin insanı yalnızlaştırması gibi nedenlerden dolayı, insanoğlu bir  kendine dönüş süreci yaşamaktadır. Bireyler kim olduklarını hatırlayıp, evrenle bağlarını yeniden oluşturma çabası içine girmişlerdir. İnsanoğlu potansiyelinin farkına varmak ve evrenle uyum içinde, kendini gerçekleştirme yolları aramaktadır. Bunun için de en önemli yol gösterici olan Astroloji hak ettiği ilgiyi tekrar görmeye başlamakta ve gelişmesine devam etmektedir.

Deniz AYDIN

Bu blogdaki popüler yayınlar

HIDIRELLEZ (RUZ–I HIZIR) RİTÜELLERİ

SCIO İLE ENERJİ TERAPİSİ

GEZEGENLERİN GÜNLERİ HANGİ GÜN NE YAPILMALI

KOÇ BURCUNDA YENİAY VE BURÇLARA GÖRE ETKİLER

Lilith... İlk Dişi Arketipi...

SATÜRN OĞLAK' TA

EVRENLE BAĞLARIMIZI TEKRAR KURMA ZAMANI

MART AYI TUTULMALAR VE BURÇLARA ETKİLERİ

21. YÜZYILIN İLK SÜPER DOLUNAYI VE BURÇLARA ETKİSİ

21 AĞUSTOS GÜNEŞ TUTULMASI; İPTEKİ CAMBAZ