Astroloji Tarihi
İnsanlık
yerleşik hayata geçip, tarım toplulukları oluşturmaya başladıklarında, hava olayları,
felaketler ve olası saldırılar hayati önem taşımaktaydı. Bu yüzden toplumun
ileri gelenleri (büyücüler, kahinler..) olayları önceden tahmin etmek ve
gelecekle ilgili kehanetlerde bulunmak amacıyla gökyüzünü incelemeye
başlamışlardır. Babil ve Asur uygarlıklarında, gökyüzünü yorumlayan “Baru
Rahipleri” toplumda kral kadar saygı gören kişilerdi. Bu rahipler, yaptıkları
doğru matematik hesaplamaları sayesinde ilk astrologlar olarak görüldüğü gibi,
günümüzün astronomi biliminin de öncüleri olmuşlardır. Bir takvim tasarlamış,
güneşin, ay’ın ve gezegenlerin dönüşlerini hesaplamış ve ay hareketlerinden
yola çıkarak yılı on ikiye bölmüşlerdir.
Yıllar boyunca birçok kültür
astrolojinin gelişmesine ve bu günkü halini almasına katkıda bulunmuştur.
Mısır’lılar astrolojiye büyük önem
vermişler, zamanlarının çok ötesinde hesaplamalar yapmışlardır. Mısır tarihinde
çok önemli olan ve birçok gizemi barındıran piramitler Orion takım yıldızıyla
doğru olarak hizalanmıştır. Hatta bazı kuramcılara göre, bu gelişmiş bilgilere
ve hesaplama tekniklerine bazı dünya dışı varlıklar sayesinde ulaşmışlar ve bu
“gök insanlarını” tanrılar olarak nitelendirmişlerdir. (History Channel “Antik Uzaylılar” Belgeseli)
Astrolojik bilgilerin ilk
derlemelerinden biri M.Ö. ikinci binyılda Babil’de kil tabletler üzerine
kazınmış olan “Enuma Anu Enlil” dir. Tabletler, Asur’lu Kral Ashurbanipal’in
kütüphanesinde bulunmuş fakat tamamı kurtarılamamıştır. Bir diğer önemli
koleksiyon, yine Babil’li Ammizaduga’nın, Venüs’ün hareketlerini, güneş ve
ay’la ilişkisini inceleyen “Venüs Tabletleri” dir. Ayrıca Babil’liler 18 takım
yıldızlı Zodyak’ı oluşturmuştur. (Daha sonra 12’ye indirilmiştir.)
M.Ö. 700 civarında Mezopotamya’da
Babil’in güneyine yerleşmiş olan Kildani’ler de çok iyi bir gökyüzü
gözlemcisiydi ve Astroloji’ye çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Görünen beş
gezegenin (Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn) hareketleri hakkında çok bilgi
sahibiydiler. Gezegenlerin, gökyüzünde rastgele değil, ekliptik adı verilen dar
bir kemer üzerinde hareket ettiklerini keşfettiler. Kildaniler aynı zamanda
takımyıldızların, her iki saatte bir otuz derece ya da bir dairenin on ikide
biri kadar hareket ettiğini tespit etmişlerdir. Modern zaman efemerisine temel
oluşturan gezegensel hareketleri derlemişlerdir.
Babil’lilerin Hindistan’a yayılmasıyla
astroloji, Hindistanda da çok gelişme göstermiş batı astrolojisinin
matemetikselliğine göre daha kehanete dayalı olan Hint astrolojisi (Doğu Astrolojisi) günümüze
kadar gelmiştir.
Astrolojinin büyük bir coğrafyaya
yayılması ve gelişmesi, önce İran’lıların Mısır’ı fethetmesi ve daha sonra (M.Ö.
356 – 323) Mısır, İran, Mezopotamya, Afganistan ve Hindistan’ın kuzey
kıyılarının, Büyük İskender tarafından
fethedilmesi ile olmuştur. Bu sayede tüm bu kültürlerin keşifleri ve astrolojik
çalışmaları bir araya gelerek gelişmesini sürdürmüştür.
M.Ö.
170’lerde Mısır’da, Yunan kökenli Cladius Ptolemy (Batlamyus) Astroloji
bilgilerini “ Tetrabiblos” adlı kitabında, Astronomi bilgilerini ise “Almagest”
adlı kitabında toplamıştır. Bu dönemde Astroloji halkın tüm kesimleri
tarafından ilgi görmüş ve bir bilim olarak kabul edilmişti. .
Batı Roma İmparatorluğunun çöküşüyle,
astrolojiye ilgi azaldı, cahilleşen halk nedeniyle kütüphaneler yok olmaya
başladı. Hristiyanlığın çok etkili ve baskıcı bir güç haline gelmesiyle Astroloji
bilgisi Batı Avrupa’da yavaş yavaş yok olmaya başladı.
Ortaçağ
boyunca Hristiyanlık yeni fikirlere tamamen kapalıydı. Yeni bilgilerin,
bilimlerin gelişmesine olanak verilmiyordu. Filozof ve sanatçılar en iyi
ihtimalle aforoz ediliyor, dışlanıyordu. Birçoğu öldürülüyordu. Astroloji
eğitimini sadece papazlar ve tıp eğitimi alan kişiler alabiliyordu.
Bu
dönemde Astroloji Arap ve İslam dünyasında varlığını korumuştur. Ortaçağ
karanlığının aksine İslam dünyası bilim, tıp, felsefe gibi olgulara ilgi duymuşlar
ve geliştirmişlerdir. Kur’an’da yer alan gökyüzü ve gezegenlerle ilgili ayetler
sayesinde gezegenlere ilgi duymuş ve gözlemlemişlerdir. Dorotheus’un
“Pentateuch” adlı eserinden çok yararlanmışlardır. Hint astrologlardan alınan
tablolar sayesinde Dünya Astrolojisiyle ilgili çalışmalar yapılmıştır. İslam
dünyasının en önemli astroloğu İran’lı Ebu Ma’şar dır.
Araplar Yunan astrolojisinden aldıkları
noktalara (lot) çok daha fazlasını eklediler. Çeşitli haritalar geliştirdiler,
Seçim Astrolojisini, Dünya Astrolojisini, Soru Astrolojisini geliştirdiler. 775
ve 925 yılları arası Arap Astrolojisinin altın çağı olmuştur. Avrupa’da 12.
Yy’da Astroloji Araplar sayesinde tekrar canlanmaya başlamıştır. Arapça
kaynaklar Latinceye çevrilmiştir. Guido Bonatti (Bonatus) Arap Astrologların
eserlerini tekrar derlemiştir. Fakat Türk’lerin Avrupa’ya yayılmasıyla
kültürlerinin kaybolacağı korkusuyla Arap’lardan gelen bilgiler terk etmişler
ve Ptolemy ile Antik Yunan kaynaklarına dönmüşlerdir.
16. Yy sonlarına kadar yükselişini
sürdüren Astroloji, Papa ile ilgili kehanetler yüzünden, engellenmeye başladı.
Üniversitelerden birer birer kürsüler kaldırılmaya başlandı. Giderek maddeci
anlayışın hakim olmaya başlaması, bilimsel gelişmelerin daha popüler olması
astrolojiye olan ilgiyi önemli ölçüde azalttı.
Astroloji’de 19 yy. diriliş, 20.yy.
canlanma dönemi olarak kabul edilir. ABD‘ de Dane Rudhyar ve Marc Edmund bu
günkü modern astrolojinin temellerini oluşturmuşlardır.
Değişen dünyanın artık tamamen tüketime
dayalı olması, maddeci ve şekilci yaşam tarzının ve tek tip insan modelinin
kabul görüp yaygınlaşması, gelişen teknolojinin insanı yalnızlaştırması gibi
nedenlerden dolayı, insanoğlu bir
kendine dönüş süreci yaşamaktadır. Bireyler kim olduklarını hatırlayıp,
evrenle bağlarını yeniden oluşturma çabası içine girmişlerdir. İnsanoğlu
potansiyelinin farkına varmak ve evrenle uyum içinde, kendini gerçekleştirme yolları
aramaktadır. Bunun için de en önemli yol gösterici olan Astroloji hak ettiği
ilgiyi tekrar görmeye başlamakta ve gelişmesine devam etmektedir.
Deniz AYDIN
Deniz AYDIN