80'lerde Çocuk Olmak



 

Geçenlerde eski fotoğraflara bakarken ne kadar şanslı bir çocukluk geçirdiğimi farkettim. Sonra oğlumu düşündüm ve onun için üzüldüm. Evet belki her şeye kolayca ulaşabileceği bir dönemde , teknolojinin nimetlerinden sonuna kadar yararlanabileceği bir çağda. Ama sokakta oyun oynamanın toza toprağa bulanıp eve gidince anneden azar işitmenin, çizgi film izlemek için pazar gününü bekleyip erkenden kalkmanın tadını hiç bilemeyecek.

Sadece karşı dairede oturanla değil, bütün mahalledeki komşu çocuklarıyla oynardık biz. Apartman kapıcısının çocuğuyla, apartmanın sahibinin çocuğu birlikte top koştururdu sokakta. Akşam ancak baba gelince girilirdi eve. Annemiz bakkala göndermek için çağırınca ne kadar öfkelenirdik "Oyunun ortasında bakkala mı gidilir yaa"
 
Tabi hiper marketler falan da yoktu. Mahallenin bakkalından alınırdı her şey. Hepimizi tanırdı bakkal amca, bayramlarda kapatmazdı dükkanını bütün çocuklara şeker dağıtırdı. Kimse komşunun kapısını çalıp el öpmekten çekinmezdi. Ayşe teyzemizdi çünkü o bizim, Mehmet amcamızdı. Yabancılarla konuşabildiğimiz, adres soranları bizzat oraya kadar götürmekten korkmadığımız zamanlardı.



Siyah önlük giyerdik okula giderken, bembeyaz yakalar takardık, dantel ya da kolalı bezden. Sokakta satılan yiyecekleri gönül rahatlığıyla yerdik. Hatta ben macuna bayılırdım. Bir çubuğun ucunda rengarenk macunlar... üstüne bir de limon sıkılırdı... Hala ağzım sulanır hatırladıkça.

Yüksek belli, kısa paçalı kot pantolonlarımızın altından mutlaka kıvırdığımız beyaz çoraplarımız görünürdü. Saçımızda da istisnasız kelebek tokalar olurdu. Markalı spor ayakkabılar yeni yeni gelmişti ve ilk giyenlerden olmak prestij meselesiydi. Bağcıklarını da açık bırakmak racondandı.

Her şey bulunmazdı tabi Türkiye'de o zamanlar. O yüzden Almanya'da akrabası olanlar çok şanslıydı. Oradan gelen nescafeler, çikolatalar yemeye kıyılamaz saklanırdı. Fotoğraf çekerken "aman 36'lık poz bitecek diye endişelenir en iyi pozu yakalamak için uğraşırdık. Sonucu ancak fotoğrafçıda filmleri tab ettirdikten sonra öğrenirdik. Gözlerin kapalı çıktıysa geçmiş olsun yapacak bir şey yok.

Tek kanal dönemiydi. TRT 'yi sabah istiklal marşıyla açar gece yine istiklal marşıyla kapatırdık. Daha doğrusu "Televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız" yazısını görene kadar beklerdik. Bir de yayında bir problem olunca "Televizyonunuzun ayarlarıyla oynamayınız" yazısıyla bir İznik çinisi çıkardı. Çini seyredilir, televizyon kapatılmazdı.

 
 

80'lerde yaşayıp da Voltranı oluşturmayan tek bir çocuk yoktur sanırım. Susam sokağını büyükler bile izlerdi. Tabi bir de diziler vardı. Bütün arabalar kara şimşek, bütün oğlanlar Michael Knight' tı. Bütün kızlar David Edison'a (Mavi Ay- Bruce Willis) aşıktı. Hepimiz istisnasız Michael Jackson ve Madonna hayranıydık.


Velhasıl o zamanlarda hayatlar bu kadar farklı, insanlar bu kadar yabancı, evler bu kadar kapalı, dostluklar bu kadar yüzeysel değildi. Benim neslim çocukluğunu doya doya yaşamış son nesildi galiba...

Deniz AYDIN

Bu blogdaki popüler yayınlar

HIDIRELLEZ (RUZ–I HIZIR) RİTÜELLERİ

SCIO İLE ENERJİ TERAPİSİ

GEZEGENLERİN GÜNLERİ HANGİ GÜN NE YAPILMALI

KOÇ BURCUNDA YENİAY VE BURÇLARA GÖRE ETKİLER

Lilith... İlk Dişi Arketipi...

SATÜRN OĞLAK' TA

EVRENLE BAĞLARIMIZI TEKRAR KURMA ZAMANI

MART AYI TUTULMALAR VE BURÇLARA ETKİLERİ

21. YÜZYILIN İLK SÜPER DOLUNAYI VE BURÇLARA ETKİSİ

21 AĞUSTOS GÜNEŞ TUTULMASI; İPTEKİ CAMBAZ